Bilinç Dışını Ortaya Koyan Freud

Bilinç Dışını Ortaya Koyan Freud

               Bilinç Dışını Ortaya Koyan Freud

  1. yy’in son döneminde deneysel psikoloji çalışmak için bilinç düzeyini odak haline getirmişlerdir. Bu, Freud ile beraber değişir. Freud’un Psikanalitiğinde deneysel psikolojiden farklı olarak üç temel başlık bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla; bilinçaltı çalışmaları için psikolojik fenomenlerin doğası hakkındaki felsefi kuramlar ikinci olarak psikopatolojide ilk çalışmalar ve son olarak evrim teorisidir. İlk olarak bilinçaltı, Freud tarafından ünlense de 1880’lerde Avrupa’da bilinçaltı söylemi popüler bir hal almaya başlamıştı. Almanya’da bilinçaltına dair kitaplar basılmaktaydı. Ancak Freud, bilinçaltının doğrudan veya dolaylı bir şekilde davranışı etkilediğine inanıyordu. O zamana kadar bilinçte olduğuna inanılan davranışlar, bu sayede bilinç dışı ile farklı bir boyuta taşınmıştır.
Bilinç Dışını Ortaya Koyan Freud

Bilinç Dışını Ortaya Koyan Freud

Psikanaliz öncesinde olan büyüler ile iyileştirme sonrasında insan yakılmaları ile düzeltilmeye çalışılan bir tedavi yönteminden daha insancıl koşullarda oluşan tedavi yöntemlerine geçilmeye başlandı. O yıllarda doktor olan Freud’un Paris’e hipnoz için gidip ilgisinin çekmesi ile mezuniyet sonrası ödeneği ile burada kaldı. Fransa’da Charcort’un histeri hastaları üstünde hipnozu uygulamak için fırsat bulmuştu. Freud hipnoz uygulamalarına döndükten sonra da devam etmesine rağmen bazı nörotik uygulamalara kolayca hipnoz yapılamadığını fark etti. Bunun üstüne en önemli psikanalatik adımını gerçekleştirdi: serbest çağrışım.  Bu teknikle kişinin divana uzanması ve dikkate almadığı şeyler hakkında konuşulması sağlanır. Freud hiçbir cümlenin gelişigüzel ya da rastlantısal olmadığını fark etmiş, anormal davranışların temelinde yatan bastırılırmış bilinçaltı anılara ulaşmaya çalışmıştır. Serbest çağrışım, uzun süreçte yapılamamaktadır. Bunun nedeniyse; kişinin eski anıları ve bastırılmış bağlantılarının bastırılmasıyla oluşmasıdır. Düzeltilmesi gereken nokta, tam olarak direnç ve aktarım sayesinde gizli duygular ve savunmalara ulaşılmasıdır. Çağrışımlara örnek verilmesi, rüyalar şeklinde gerçekleşir. Rüyalar kişinin içinde bulunduğu çatışmaların yansıması olarak adlandırılabilir.
Darwin’in etkileri Psikanalizde görülmektedir. Sonrasında Darwin’e dair okumalar yapan Freud’un, tıpı seçmesinde etkili olduğunu söylemiştir. Freud’un tartıştığı birçok konu, Darwin’in önceden tartıştığı zihinsel süreçler, çatışmalar, bilinçaltı gibi konulardan gelmektedir. Ayrıca 18. Yüzyılda Hedonizm (hazcılık), hazzı yakalamak ve acıdan kaçınmak gerektiği savunuluyordu. Psikanaliz’in de temelinde haz almak ve acıdan kaçınmak vardır.
Son olarak, Freud kişiliği bir buz dağına benzetmekteydi. Bu buzdağının görünen yüzünde, bilinç tarafında ego ve süperego bulunurken s.  İd; en temel içgüdülerimizden oluşan kısımdır. Gerçeklikle uyumsuz olup isteklerimiz, cinsellik ve saldırganlığın olduğu bölüm olarak da tanımlanabilir. Ego ise; gerçek dünya ile bağlantı oluştukça, düzenlemeyi sağlayan bölümdür. Dürtülerin farkına varılması da burada gerçekleşir. Ve dürtülerin üst benliğe uygun olmasını sağlar. Süper ego; üst benlikte oluşan toplum ve değerlerin olduğu alandır. Suçluluğun ve toplum kurallarının olduğu yer olarak da tanımlanabilir. Vicdan olarak da görülebilir.
Cinsellik, dürtü ile iç içe bir kavramdır. Freud için zihin, kendi sınırlarını aşan uyaranları boşaltır. Bu uyaranlar içsel ve dışsal olarak ikiye ayrılırlar. İçsel uyaranlara örnek olarak açlık verilebilirken dışsal uyaranlara örnek olarak dışarıdan gelen bir yırtıcı olması şeklinde tanımlanabilir.
Çocuk büyürken, erkek çocukların annesine olan aşkından ötürü babasını kendisine bir rakip görmesi, bu nedenle de babasını kıskanması Oedipus Kompleksi olarak adlandırılmakla beraber, kız çocuğun babasına olan aşkından dolayı annesini rakip görmesine Elektra kompleksi adı verilmektedir.  Freud, çocukluğun bu döneminde olan sorunların gelecekte güncel çatışmalara neden olduğunu düşünmüştür. Tüm nevrozların nedeni, cinselliğin çocuğun hayatına olması gereken zamandan erken girmesinden olacaktır diyerek 0-5 yaş arasında oluşan ve değişmeyecek olduğuna inandığı sabitlenmiş kişilik oluşumuna gönderme yapmıştır.

Psikolog Gizem Tok

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments