Çelişen Duygularımızla Yüzleştiğimizde

Hatalar yapacaksınız ve canınızı yakacaklar ama uzun vadede buna değecektir. Duygularınız ve sezgilerinizle bağlantınızı kaybederseniz, gerçekten önemli olan şeylerle de bağlantınızı kaybedersiniz.

Çelişen Duygularımızla Yüzleştiğimizde

Aydınlığa karşı karanlık, iyi ve kötü, doğru ve yanlış, pozitif ve negatif, mutluluk ve Acı Çekme…

Zıtlıklar hayatımıza hakimdir. Mümkün olduğu kadar iyi şeyleri ve mümkün olduğunca daha az kötü şeyleri istiyoruz. Hayatımızın bazı dönemlerinde mutluluğu nasıl en üst düzeye çıkartabileceğimizi ve acıyı nasıl en aza indireceğimiz konusunda takıntıya sahip olup yalnızca buna odaklı yaşamış olabiliriz. Mutluluk adına, sizi mutsuz eden her şeyle savaşa girmek gibi mesela. Acıyı hayatımızdan çıkarıp yerine neşeyi koymak istemek gibi. Galiba burada anlamamız gereken şey; zıtlıkların bir şeyden daha fazla, diğerinden daha azına sahip olmakla alakalı olmadığıdır. Hayatın bir çelişkiden ibaret olduğunu anlayabilmek ve bu karşıtlıkları nasıl kucaklayabileceğimizi öğrenmektir mesele. Dünyayı “ya/ya da” olarak değil, “hem/ve” olarak görebilmek gibi. Hayatımızdaki gerçeklikler, uzun bir iyiler ve kötüler listesine düzgün bir şekilde sıralanamayacak kadar karmaşıktır. Gerçekle savaşa girenin neredeyse kazandığı görülmemiştir. Zıtlıkları hayatınızda kucaklamak, çatışmaya yaratıcı çözümler aramakla ilgilidir. Devam eden, beceri gerektiren bir süreçtir. İki taraf da diğerine galip gelmez. Amaç barıştır, hakimiyet değil.

Hayatımızdaki Üç Temel Zıtlık

Zıtlıkları kucaklamanın ilk adımı, onları fark etmeye başlamaktır. Tipik olarak, gerilim veya çatışma ile karşı karşıya kaldığımızda ya kaçarız ya da tüm silahlarımızı ateşe veririz. Zıtlıkları kucaklamak, denklemin her iki tarafındaki artıları ve eksileri fark ederek, bu gerilimi sürdürmekle başlar. Bu bir tür kabullenmedir- her iki tarafa da burada kalacaklarını kabul ederek gerekli saygıyı göstermek.

Ben vs Biz

Bu en büyük olan zıtlığımız. Özerk benliğinizin olması, istediğinizi yapmak, hayallerinizin ve tutkularınızın peşinden gitmek istersiniz. Başkaları tarafından itilip kakılmak, insanları memnun etmek zorunda olmak, sadece sizden bekleneni yapmayı istemezsiniz.

FAKAT aynı zamanda yalnız kalmak da istemezsiniz. Esther Perel’in dediği gibi, “İlişkilerimizin kalitesi yaşam kalitemizi belirler”. İnsanlar sosyal hayvanlardır. Ve siz de bir insansınız. Bu sebeple başkalarıyla anlamlı bağlar kurmak, daha büyük bir “biz”in parçası olmak istemekteyiz. Bu gerilimi hayatımızda ustaca tutmak yerine, muhtemelen hayatımızın farklı dönemlerinde “Bana” ve “Bize” öncelik vermek arasında gidip geldiğimiz doğrudur.

Mesele şu ki, hem “Ben” hem de “Biz”siniz. İnsan olmanın anlamı budur. Başka biriyle birlikte olmadan önce kendiniz üzerinde çalışmak daha mantıklı gelebilir ama hayat bu şekilde işlemez. İnsan, diğer insanların huzurunda kim olduğunu keşfeder. Bu hayatımızdaki aldatıcı ve karmaşık bir danstır.

Şimdi vs Sonra

Muhtemelen önlerindeki 2 çikolatayı daha sonra yiyebilmek için o anlık çikolataları yemekten kaçınmaya çalışan çocukların videolarını görmüşsünüzdür. Tıpkı oradaki gibi gelecekteki benliğinize karşı nazik olmalı, özdenetim geliştirmeli ve uzun vadeli hedeflerimize ve projelerimize bağlı kaldığımızda başarıya doğru yol alabiliriz.

FAKAT eğer sadece yarın için yaşarsak, sonunda yarının asla gelmediğini anlayacağız. Nihayetinde sadece bugün var. Annie Dillard’ın yazdığı gibi, “Günlerimizi nasıl geçirdiğimiz, elbette hayatımızı nasıl geçirdiğimizi gösterir.” Önemli olan üretkenlik değil, mevcudiyettir. İleri yaştaki insanlara hayatlarındaki değiştirecekleri şeyleri sorduğumuzda onların pişmanlık duyduğu şeyin, kendilerini daha mutlu olmalarına izin vermemek ve daha fazla anı yaşamamak olduğunu duyabiliriz.

Akıl vs Duygu

Zıtlıklardan oluşan bu kafa karıştırıcı yolda ilerlerken bir rehbere ihtiyacınız olduğunda nereye dönüyorsunuz- aklınıza mı yoksa kalbinize mi? Kimileri “yalnızca aklınla hareket et” der. İş yaşamıyla ilgili büyük kararlar almaya geldiğinde, yoğun duygularınız değil, soğukkanlı ve akılcı yetilerinizin istediğinizi elde etme olasılığı çok daha yüksektir.

FAKAT diğerleri kalbinin sesini dinlemeye devam ettiğini söylüyor. Hatalar yapacaksınız ve canınızı yakacaklar ama uzun vadede buna değecektir. Duygularınız ve sezgilerinizle bağlantınızı kaybederseniz, gerçekten önemli olan şeylerle de bağlantınızı kaybedersiniz. Aklınız bir şey söylerken kalbiniz başka bir şey söylüyorsa, mesele birinin düğmesine basıp kapatmak değildir. Açık bir diyalog başlatmak, iki tarafı da merak etmek ve ikisini de dinlemeniz gerekir.

Zıtlıkları kucaklamak, iki karşıt taraf arasında belirli bir denge kurmakla ilgili değildir. Bu, her iki tarafı aynı anda tutmak, dinlemek, merak etmek ve içimizde devam eden bir konuşma yapmakla ilgilidir.

Klinik Psikolog Zeynep Sürücü

Çelişen Duygularımızla Yüzleştiğimizde,insan,huzur,hayal,zıtlık,akıl,duygu,

Çelişen Duygularımızla Yüzleştiğimizde,insan,huzur,hayal,zıtlık,akıl,duygu,

Çelişen Duygularımızla Yüzleştiğimizde,insan,huzur,hayal,zıtlık,akıl,duygu,

istanbul psikolog,beşiktaş psikolog,şişli psikolog,online terapi,online psikolog,en iyi psikolog,tavsiye psikolog,psikolog ücretleri,istanbul psikolog çağrışım

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments

Related posts