Depresyonun Tanımı ve Tarihçesi

Tanımı;

Depresyon, diğer psikopatolojilerin aksine tanımı yapılan ilk hastalıklarından biridir. Yoğun üzüntü, keder, karamsarlık ve suçluluk duygularının kişide en az iki hafta görülmesi ve işlev kayıplarına sebep olmasıyla tanımlanabilir. Major depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da adlandırılır. Depresyon kelimesi Latince “depressus”tan yani alçakta olma, bastırma anlamlarından gelir.

Depresyon psikopatolojiler arasında en sık görülen bozukluktur. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre tedavisine bir an önce başlanılması gereken, acil durum teşkil eden hastalıklar sıralamasında dördüncü sırada yer alır.

Tarihçesi;

Eski Mısır’a ait M.Ö. 1550 yılında yazıldığı düşünülen Ebers Papirüsü, bilinen en eski tıp bilgileri içeren yazmalardan biridir. Ebers Papirüsünde geçen öykü ve efsanelerde depresyon belirtilerine benzer bulgulara rastlanmıştır. M. Ö. 400 yıllarda ise depresyonun semptomlarına benzerlik gösteren bir açıklama Hipokratın dört sıvı kuramından gelmektedir.

Bu sıvılar;

Sarı Safra; kolay sinirlenen mizaçla ilgilidir. Safra kesesi ve çocuklukla ilişkilendirilir.

Kara Safra; melankoli ile ilgilidir. Dalak ve yaşlılıkla ilişkilendirilir.

Kan; coşkulu ve canlı mizaçla ilgilidir. Kalp ve ergenlikle ilişkilendirilir.

Balgam; soğuk ve ilgisiz mizaçla ilgilidir. Beyin ve olgunlukla ilişkilendirilir.

depresyon

Sıvılar kişinin mizacını belirler ve bu dört sıvının dengede olmasıyla kişi sağlıklı bir yaşam sürer. Aksi halde bir sıvının eksiliği veyahut fazlalığı kişiyi hasta eder. Depresyonun belirtileri arasında saydığımız melankolik durumu o dönemlerde, “kara safra” sıvısındaki değişmelerle açıklandığı kaynaklarda yazılıdır.

Kadınlarda depresyonun görülme sıklığı erkeklere göre iki kat daha fazladır. Araştırmalar sonucunda bunun sebebinin toplumsal cinsiyet rollerinin dayatmalarından kaynaklandığı görülmüştür. Ekonomik koşullara göre bu oranlara bakıldığında ise yoksul kişilerde zengin kişilere göre depresyon görülme sıklığı üç kat daha fazladır. Coğrafi koşulların da depresyon üzerinde büyük etkisi olduğu görülmüştür. Genel olarak ekvator çevresinde yer alan, sıcak iklim koşullarına sahip yerlerde soğuk iklim koşullarına sahip yerlere göre daha az depresyon tanısı konulmaktadır. Coğrafi koşullar gibi kültürün de etkisi söz konusudur. Çünkü Güney Kore gibi ülkelerde melankolik hal betimlemesini ABD gibi ülkelere göre daha az yapılmaktadır. Yoğun duygusal durum bazı kültürlerde olağanken bazılarında ise sağlıksız bir durum olarak görülebilmektir. Bu da hastalığın tanı kriterlerini etkilemektedir.

Psikolog Yaren Meral MORAL

Kaynakça

Çelik, F. H. Hocaoğlu, Ç. (2016). ‘Major depresif bozukluk’ Tanımı, Etyolojisi ve Epidemiyolojisi: Bir Gözden Geçirme. Çağdaş Tıp Dergisi6(1), 51-66.

Kaya, B. (2007). Depresyon: Sosyo-ekonomik ve Kültürel Pencereden Bakış. Klinik Psikiyatri, 10(6), 11-20.

Kring, A.N. Johnson, S.L. Davison, G.C. Neale, J.M. (2013). Anormal Psikoloji. (M. Şahin, Çev.ed.). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.

Yalvaç, H. D. (2012). Depresyonun Epidemiyolojisi. Türkiye Klinikleri Journal of Psychiatry Special Topics, 5(2), 7-13.

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments

Related posts