Egoda Terapötik Bölünme

Freud’a göre insanın kişiliği üç temel yapıdan oluşmaktadır. Bu yapıların hepsi birbiri ile etkileşim halindedir.

  1. İd (Alt Benlik): Kişiliğin en ilkel halidir. Bu yapı haz ilkesine göre çalışır. Kişi hazlarına yönelik ihtiyaçlarına hemen yanıt almalıdır. Böylece doyum sağlamalı veya acıdan kurtulmalıdır.  Örneğin bebeğin acıktığı anda beslenmesi veya tuvaleti geldiği anda bezine yapması gibi. İhtiyaçların karşılanması için doğuştan getirdiğimiz refleksler ve birincil süreçler gerekir. Birincil süreçler; imajinasyon(hayalde  canlandırma) yoluyla gerçekleşir. Bebeğin acıktığında annesinin memesini hayal ederek kendini sakinleştirmesi buna örnektir. Fakat bu imajinasyon yetmez veya dış dünya bu ihtiyaçların hemen karşılanmasına her zaman müsait olmaz. Bundan dolayı dış dünya ile uyumu sağlayacak bir yapıya daha ihtiyaç duyulur. Bu yapı egodur.

2.Ego (Benlik): Gerçeklik ilkesine göre hareket eder. İdin ihtiyaçlarının dış dünyada karşılanmasına ilişkin kişide gerçeği değerlendirerek ihtiyacı giderebilme veya erteleyebilme yetisi kazandırır. İd ve süperego yapılarının isteklerini kontrol eder. Yönetici konumundadır.  Bu istekleri kontrol ederken ortaya çıkan kaygılardan korunmak için savunma mekanizmaları kullanır. Savunma mekanizmaları olgun ve ilkel olmak üzere ikiye ayrılır. Olgun savunma mekanizmalarını kullanmak ilkel savunma mekanizmalarını kullanmaktansa daha sağlıklıdır. Fakat her iki kategoride yer alan savunmaların aşırı kullanımı uyum sağlamak yerine artık uyum bozucu bir hale gelecektir. Genelde kişiler savunmaları artık işe yaramadığında terapiye başvurur. Bu savunmayı geri kazanmak isterler. Fakat terapi savunma mekanizmalarını kişinin fark etmesini sağlar. Savunmaya geçmektense onu kabul eder. Böylece savaşmadığı için enerjisini başka yerlere yönlendirebilecektir.

3.Superego (Üst Benlik): Doğuştan olmayan, çevresindekilerin onayladığı veya onaylamadığı durumlara göre sonradan oluşan bir yapıdır. Çevremiz ilk olarak bakım verenlerden oluştuğu için genelde süperegoyu oluşturan ebeveyn öğretileridir. Burada mükemmellik ilkesi aktiftir.Mükemmel; yasalar çerçevesinde hareket etmektir. Bu yüzden davranış gerçek veya mantıklı olduğu için değil yasaya uymak adına gerçekleştirilir.

Egoda Terapötik Bölünme

Ego; id ve süperego taleplerini yerine getirirken bazı savunma mekanizmaları kullanır. Bu savunma mekanizmaları uygun olmayan istekleri, arzuları, dürtüleri bilincin dışına iter ve kişiliğinden uzaklaştırır. Oysaki sağlıklı bir birey olabilmek için kişiliğin bütün olması gerekir. Bilinç dışına itilen, cevaplandırılamayan her soruyu orada tutmak için kişi boş yere enerji harcar. Terapi amacı; bu bilinç dışına itilenleri ortaya çıkararak kişinin kabulünü ve kişilik bütünlüğünün oluşmasını sağlamaktır. Böylece kişi enerjisini boş yere harcamaz ve enerjisini doğru alanlara yönlendirebilir. Sorunlarından ve patolojilerinden kurtulur. Bu amaçla terapide kişinin egosundaki terapötik bölünmesi ele alınır. Kişinin egosunda iki kısma dikkat edilir. Bunlardan biri gözlemleyen egodur. Kişi gözlemleyen egosu sayesinde kendisine sanki bir başkasıymış gibi bakıp, kendisini objektif olarak gözlemleyebilir ve değerlendirebilir. Diğeri ise deneyimleyen egodur. Kişi bu kısım ile duygu, düşünce ve davranışlarının farkındadır. Bu kısımlar kişinin hem günlük hayatında hem de terapi esnasında yer alır. Terapide her iki kısım da güçlendirilmeye çalışılır. Örneğin kişinin duygu tanımlaması yapabilmesi için deneyimleyen egosuna ihtiyacı vardır. Kişi terapistine “Şu an size sinirliyim.” dediğinde deneyimleyen egosunun aktif olduğu görülür. Bu duygusunun sebebinin ne olduğunu düşünebildiği anda ise gözlemleyen egosu aktiftir. Kişi terapistine sinirlenmesi gerekecek hiçbir sebep yokken sinirlenmişse “Sinirliyim fakat siz sinirleneceğim bir şey yapmadınız.” diyebiliyorsa bu gözlemleyen egosunun güçlü olduğunu gösterir. Fakat aynı örnekten devam edecek olursak “Size sinirliyim çünkü benimle ilgilenmiyorsunuz.” gibi bir tepki veriyorsa bu gözlemleyen egosunun güçsüz olduğuna işarettir denebilir. Çünkü gözlemleyen ego güçsüz olduğunda örnekteki gibi gerçek çarpıtılır. Terapisti bir şey yapmadığı halde sinirlenmiş ve bu da sinirlenmesinin asıl sebebinin kendisi ile ilgili bir durum olduğunun göstergesidir.

Psk. Yaren Meral MORAL

Kaynakça

Ciccarelli, S.K., White, J.N. (2016).  Psikoloji Bir Keşif Gezintisi. (D.N. Şahin, Çev.) Ankara:Nobel Yayınları

Kramer, G.P., Bernstein, D.A., Phares V. (2014). Klinik Psikolojiye Giriş. (i. Dağ, Çev.) Ankara:Mentis Yayınları

Kurt, D., Yıldız, E. (Ed.). (2019). Kişilik Kuramları. (4). Ankara: Pegem Yayınları

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments

Related posts