KAYGI VE PANDEMİ

kaygının hiç olmaması tedbir almamamızı ve virüsün bize bulaşma ihtimalini arttırırken, yoğun kaygı panik olup ruhsal dengemizi bozmamıza ve çevremizdekilerin de ruh sağlığına zarar vermemize sebep olabilir. Olması gereken düzeyde kaygılanabiliriz ve bu kaygının getirisi olarak tedbirlerimizi alırsak korkulacak durum kalmayacaktır.

KAYGI VE PANDEMİ

Kesin bana korona bulaşacak! Kesin benim aileme korona bulaşacak! Korona dan öleceğim!

Covid-19salgını şu an gündemimizin en büyük problemi oldu. Peki  bu süreçte nasıl davranmalıyız, nasıl davranmamalıyız?

Dünyayı etkisi altına alan covid-19 salgını hepimizi zaman zaman kaygılandırıyor. Bu kaygıyı doğru yönlendirebilirsek bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabiliriz. Öncelikle kaygı kelimesinden biraz bahsedelim. Korku kavramını hepimiz biliyoruz. Korku şu an ki tehlikeye karşı verdiğimiz “kaç, savaş ve don” tepkilerinden biridir. Kaygı ise; gelecekteki veya beklentisel bir tehlikeye karşı “endişe” duygularıdır. Pandemi sürecinde hepimiz kaygı duyuyoruz. Kaygı bu süreçte olması gereken içten gelen bir tepkidir. Çünkü kaygı bizi tehlikeye karşı plan yapmamızı, tedbir almamızı sağlamaktadır. Bu da bizi tehlikelere karşı hazırlar. Yani covid-19 virüsünden örnek verirsek virüsün bize bulaşma ihtimalinden dolayı kaygı duyduğumuz için maske takmak, dezenfektan kullanmak, sık sık ellerimizi yıkamak gibi tedbirler almamızı sağlar. Bu tedbirler de bizim tehlikeye karşı kendimizi korumamıza yardımcı olur. Aynı zamanda bu süreci sağlıklı bir şekilde yönetmemizi ve atlatmamızı sağlayacaktır. Önemli olan nokta kaygı bizim kontrolümüz altında olmalıdır. Eğer kaygı olması gerekenden fazla ise bu sefer kaygı kontrolümüzden çıkarak panik yaratmamıza sebep olur. Panik olmak bizi ve çevremizi olumsuz yönde etkiler. Olması gereken düzeydeki kaygı bizi tehlikelere karşı kendimizi savunmamızı sağlarken, olması gerekenden fazla düzeydeki kaygı bizim panik yaşayarak işin içinden çıkılmaz bir duruma sokar.

OKB Nedir?

yoğun kaygı olumsuz duygular içerine girmemize, çevremizdeki kişileri de olumsuz duygular içerisine çekmemize sebep olur. Bu olumsuz duygular; yoğun endişe, yoğun kaygı, savunmasız hissetmek, güçsüz ve çaresiz hissetmek vs. duyguları olabilir. Olumsuz duyguları uzun süre yaşamak bizi ruhsal bozukluklara açık hale getirir. Anksiyete bozukluklarına, obsesif kompulsif bozukluk ve depresyon gibi ruhsal bozuklukların bu dönemde artış gösterdiğini gözlemleyebiliriz.

Kaygı normal bir düzeyde bizi tehlikelere karşı hazırlarken, kaygı hiç olmadığı zaman ne gibi sonuçlar doğurabilir? Kaygı duymadığımız zaman tehlikeyi ve sonuçlarını umursamayıp, yok sayarsak o zaman tehlikelere karşı tedbir almayacağımız için hazırlıksız yakalanmamız olağandır. Kaygısızlık bizi savunmasız kılar. Yine içinde bulunduğumuz covid-19 virüsünden örnek verirsek; “bu virüs bana bulaşmaz, virüs falan yok, bu tedbirler virüsün bulaşmasını engelleyemez” gibi virüsü tamamen reddedersek, salgını kabul etmezsek veya umutsuzluğa düşüp kaygılanmazsak salgına yakalanma ihtimalimizi arttırır.

Özetlemek gerekirse; kaygının hiç olmaması tedbir almamamızı ve virüsün bize bulaşma ihtimalini arttırırken, yoğun kaygı panik olup ruhsal dengemizi bozmamıza ve çevremizdekilerin de ruh sağlığına zarar vermemize sebep olabilir. Olması gereken düzeyde kaygılanabiliriz ve bu kaygının getirisi olarak tedbirlerimizi alırsak korkulacak durum kalmayacaktır. Eğer yoğun kaygı duyuyor ve engel olamıyorsanız bir uzmandan destek almanızda fayda vardır.

Psikolog Gamze ÖZBEK

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments

Related posts