Sanatla Psikoterapi

Sanatla Psikoterapi

                                                             SANATLA PSİKOTERAPİ

II. Dünya Savaşı’ndan günümüze gelen ve günümüzde sıkça adını duyduğumuz bir psikoterapi çeşidi olan “sanatla psikoterapi”yi mercek altına alacak olursak işe sanat kavramı ile başlamak gerekir.

Sanat kavramı incelendiğinde -en kaba anlatım- sanatın yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak açıklandığı anlatımıdır. Yaratıcılık ve hayal gücü yani insan faktörü ile karşı karşıyayızdır. İnsan ile ilgilendiğimiz durumlarda psikolojiyi ne kadar konu dışında bırakabiliriz? İşte, bırakamadığımız noktada sanatla psikoterapiyi ele alacak olursak bize derler ki insan kendini ifade eden ve iletişen bir varlıktır. İlk çağlardan beri gördüğümüz semboller ve imgeler, insanların ilk iletişim araçları olmuşlardır. İmgeler bizlere insanların içsel doğasını anlama fırsatı verir. Bu anlama, bize sanatla psikoterapinin kullanım yolunu açmaktadır.

Sanatla Psikoterapi

Sanatla Psikoterapi

Var olanla var olmayan arasında bulunan sanatsal süreç, insanın gerçeği aşması ya da kendine farklı bir gerçeklik yaratmasıdır. Düş ile gerçek arasında ince bir köprü görevi görür. Sanat akıl ile akıl dışı, imgeler ile nesneler arasında bağ kurmamızı sağlar. Yani sanat için, insanın kendini tanıması, dönüştürmesi ve yaratması için yaşadığı bir süreç diyebiliriz. Bu süreçte insan davranış ve duygularını ayarlar, bazen stresini azaltıp özgüvenini arttırır ve farkındalık kazanabilir. İşte tam bu noktada sanatla psikoterapi,  sanat yapma sürecini kişinin fiziksel, ruhsal ve duygusal iyilik halini geliştirmek amacıyla kullanıldığı bir tür dışavurumcu psikoterapi yöntemi olarak karşımıza çıkarır.

Sanat psikoterapistleri, bu işi yapmak için kişilik teorileri, gelişim, psikoloji, aile sistemleri ve sanat eğitimleri gibi eğitimler almaktadırlar. Bu yüzden sanat psikoterapistleri hem sanat hem de klinik psikoloji ile ilgili eğitimler alarak yetişirlerken bu terapi yönetimi ile ilerlemek isteyen insanlar, sanatçı olmak veya özel bir yeteneğe sahip olmak zorunda değillerdir. Yetenek kısıtlaması olmadığı gibi yaş sınırlaması da olmayan bu yöntem ile terapistler, grupla ya da bireysel olarak sanatı, kişiler için bir katharsis yani duygusal boşalma aracı olarak kullanırlar. Travma ya da güçlüklerle mücadele eden kişiler için de kendilerinin farkına varma, gelişme yöntemi olarak karşımıza çıkarırlar.

Amerikan Sanat Terapi Birliği, sanat terapisini “görsel sanatlar ve davranış bilimleri eğitimi görmüş bir terapist tarafından, bireylerde pozitif bir gelişme sağlamak, çatışmaları çözümlemek, fiziksel ve psikolojik bozuklukları azaltmak, problem çözmek, stresle başa çıkmada destek sağlamak üzere, tanı ve tedaviyi sağlamada çeşitli sanat materyalinin kullanımı yoluyla sürdürülen bir tedavi biçimi” olarak tanımlamaktadır. Bu tanımın bize sunmuş olduğu geniş profile göz attığımız zaman; sözel iletişimde problemi olan insanlarda, otistik, davranış bozukluğu olan insanlarda, psikotik bir hastalığı bulunanlarda, ileri yaş, mental veya fiziksel problemi olanlarda, çocukluk dönemi sözel ifade kısıtlığı durumunda, bazı nörolojik bozukluğu olan insanlarda ve yoğun aktarımlı kişilik bozukluğu durumlarında kullanımı sık bir yöntemdir.

Sanat terapisti bu yöntemi kullanırken, Görsel Sanat Psikoterapisi, Dans/Hareket Terapisi, Drama Terapi, Müzik Terapisi, Şiir Terapisi ve Biblioterapi gibi değişik modellerden yararlanabilirken birden fazla sanat alanının birbirleriyle geçişli olarak kullanıldığı Intermodel – Dışavurumcu Sanat Terapisi yöntemini de kullanabilmektedir.

Elifnur Kuzuoğlu

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments

Related posts