Sevdiğimizi Kaybetmekten Neden Korkarız?

kaybetme korkusunun çocuklukta başlaması alışılmadık bir durum değildir. Çocuklukta yaşanan kayıp ve travma, romantizm ve romantik ilişkilerle ilgili görünmese de çocukluktaki ilişkileriniz genellikle gelecekteki tüm ilişkilerinizin temelini oluşturur ve çocuklukta ebeveyn ilişkileri ve arkadaşlıkların açtığı yaraları yetişkinliğe kadar taşıyabilmekteyiz. Bu korkunun yaygın bir kaynağı, ebeveyn ihmali veya istismarı olabilmektedir.

Sevdiğimizi Kaybetmekten Neden Korkarız?

Sevilen birini kaybetme korkusunun çocuklukta başlaması alışılmadık bir durum değildir. Çocuklukta yaşanan kayıp ve travma, romantizm ve romantik ilişkilerle ilgili görünmese de çocukluktaki ilişkileriniz genellikle gelecekteki tüm ilişkilerinizin temelini oluşturur ve çocuklukta ebeveyn ilişkileri ve arkadaşlıkların açtığı yaraları yetişkinliğe kadar taşıyabilmekteyiz. Bu korkunun yaygın bir kaynağı, ebeveyn ihmali veya istismarı olabilmektedir. Çoğu zaman, bu ebeveynler ihmalkâr davrandıklarının farkında bile olmazlar. Bunun nedeni kısmen, ebeveynlerin duygusal ihmalin de bir ihmal biçimi olduğunun farkında olmamasıdır. Bu sebeple bazen bir kişinin başkalarına bağlanma şeklini veya duyguları deneyimlemesini ve duygularla baş etmesini etkileyebilir.

Zaman zaman, bu kaybetme korkusu kolayca tanınmaz ve tanımlanmaz, ancak günlük yaşamınızda sessiz bir şekilde bekleyebilir ve kendilerini yalnızca yeni bir ilişki başladığında gösterir. Bu duygular, yapışkan ve kontrol edici davranış, eşinize yöneltilen gerçekçi olmayan talepler ve sürekli iletişim halinde olma ihtiyacı şeklinde kendini gösterebilir. Ayrıca, kontrolde olma ihtiyacı (veya kontrolü kaybetme korkusu), kaybetme veya terk edilme korkusuna dönüşebilir. Hepimiz ayrılma korkusunu ve sevdiklerimizi, durumları veya bir şeyleri kaybetme korkusunu az çok biliyoruz. Bazıları partnerini veya en iyi arkadaşını kaybetmekten çok korkar, bir başkası işi ya da sosyal statüsünü kaybetmekten korkabilir. Bir dereceye kadar, bu tamamen doğaldır. Ancak bazen kaybetme korkuları o kadar kontrolden çıkar ki bizi adeta uyuşturur. Gerçeği gözden kaçırırız, çok acı çekeriz ve etrafımıza koruyucu bir duvar örebiliriz. Sıkça sorulan sorulardan bir tanesi de sevilen kişiyi kaybettiğimizde “Kederim geçecek mi?” Buna zamanla iyileşmeye başlayacaksınız demek daha doğru olur ve bu da kederinizi daha katlanılabilir hale getirebilen bir şeydir. Bu kederle başa çıkmayı öğrendikçe, zamanla azalacaktır. İnsanlar genelde zamanın tüm yaraları iyileştirdiğini söyler. Onları iyileştirmez ama bize onlardan bir şey öğrenme fırsatı verir. Keder bize sahip olduklarımızın kıymetini bilmeyi ve bunu hafife almamayı öğretir.

Bu kaybetme korkusu, ilişki içerisinde olduğumuz kişi üzerinde ise terk edilme korkusu olarak adlandırılabilmektedir. Sevdiğiniz insanların sizi fiziksel ve/veya duygusal olarak terk edeceğine dair ezici fakat asılsız bir korkudur. Resmi bir fobi olmasa da, terk edilme korkusu tartışmasız en yaygın ve zarar verici korkulardan biridir. Terk edilme korkusu olan insanlar, ilişkilerini etkileyen davranışlar ve düşünce kalıplarını o kadar çok sergileme eğilimindedirler ki sonucunda bu uyumsuz başa çıkma stratejileri, korktukları terk edilmeyle sonuçlanabilir. Psikologlar genellikle terk edilme korkusunu çocukken içselleştirdiğimiz deneyimlere, inançlara ve kavramlara bağlar. Fiziksel şefkat, duygusal bağ ve güvenlik gibi temel, gerekli rahatlıklardan yoksun bırakılan bir çocuk, yetişkinlikte bunların kalıcılığına güvenmemeyi öğrenir. Romantik bir ilişkinin sonunda terk edilmek de bir nevi yas sürecini içermektedir. Burada da sevilen birisinin kaybı söz konusudur. Bu sebeple kendinize yas tutmak ve iyileşmek için zaman verin ve bunun uzun sürebileceğini bilin. Ne olması gerektiğine ve nasıl hissetmeniz gerektiğine dair beklentilerinizi bir kenara bırakabilirsiniz çünkü bu düşünceleriniz zamanla değişebilmektedir. Yas tutmak, derin bir kayba verilen normal bir tepkidir ve bu süreç doğrusal bir şekilde ilerlemez. Buradaki amaç kederi yaşamaya devam ederken bile hayatınıza geri dönüş yolunu bulmaktır. Duyguları hissetmek için kendinize izin verin. Pek çok farklı duyguyu deneyimleyeceğinizi kabullenin. Keder, incinme, üzüntü, kızgınlık, öfke, korku ve diğer duygular normal olarak herhangi bir önemli ilişkinin sona ermesine eşlik eder. Bir zamanlar sevdiğiniz ve güvendiğiniz ve hatta belki hala sevdiğiniz veya güvenmek istediğiniz birinin sizi hayal kırıklığına uğrattığını veya size ihanet ettiğini hissedebilirsiniz.

Bu tür ilişkilerin sonu ölüm gibi gelebilir. Başlangıçta, her şey daha çok taze ve yeniyken, bu duyguları daha sık ve daha güçlü hissedeceksiniz fakat zamanla, azalacak ve kaybolacaklar. Tüm duyguları işlemek ve elinizden geldiğince sağlıklı bir şekilde bağları koparmak çok uzun zaman alabilir. Fakat her zaman bir gelecek vardır. Elbette düşündüğünüzden veya sizin planladığınızdan farklı olabilir ama sonunda sizin düşündüğünüzden çok daha iyi olabilir.

Psikolog Zeynep Sürücü

Sevdiğimizi Kaybetmekten Neden Korkarız?,kaybetme korkusu,yas,keder,terk edilme,kontrol,sevgi,ilişki,duygu,öfke,nefret

Sevdiğimizi Kaybetmekten Neden Korkarız?,kaybetme korkusu,yas,keder,terk edilme,kontrol,sevgi,ilişki,duygu,öfke,nefret

Sevdiğimizi Kaybetmekten Neden Korkarız?,kaybetme korkusu,yas,keder,terk edilme,kontrol,sevgi,ilişki,duygu,öfke,nefret

Sevdiğimizi Kaybetmekten Neden Korkarız?,kaybetme korkusu,yas,keder,terk edilme,kontrol,sevgi,ilişki,duygu,öfke,nefret

Sevdiğimizi Kaybetmekten Neden Korkarız?,kaybetme korkusu,yas,keder,terk edilme,kontrol,sevgi,ilişki,duygu,öfke,nefret

istanbul psikolog,beşiktaş psikolog,şişli psikolog,online terapi,online psikolog,en iyi psikolog,tavsiye psikolog,psikolog ücretleri

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments