UÇAN ARABALARDAN CORONA GÜNLERİNDE EV HAPSİNE

UÇAN ARABALARDAN CORONA GÜNLERİNDE EV HAPSİNE

Y ve Z kuşağı ya da diğer bir deyişle “milenniallar” olarak bizlerden hep çok şeyler beklendi. Her zaman çağın taşıyıcıları olmamız istendi ki son günlerde kelimenin tam anlamıyla çoğumuz birer taşıyıcıyız. Doğal olarak bu beklentilere karşılık vermek istedik bizler de. Uçan arabalar, oradan oraya ışınlanmalar, uzaylılarla iletişime geçmek, evrenin sırlarını çözmek ve en zor olanı dünya barışını sağlamak… bunların hepsini yapmayı bizler de çok istedik ama gel gelelim ki dünyanın kaderini değiştirmek için çok daha “kolay” bir görevi yerine getirmemizin yeterli olacağını gördük şu son birkaç hafta içerisinde. Peki neydi bu görev? Evde kalmak!

Açıkçası ben bize düşen görevin bu derece “kolay” olacağını hiç düşünmemiştim. Evde kaldığımız süre boyunca dünyanın pek çok yerinde hava kirliliğinin azaldığı, doğal alanlarını işgal ettiğimiz hayvanların kendi alanlarına geri döndüğüyle ilgili pek çok haberler okuduk. Toplumumuzun tecrübeli ve bizler için çok kıymetli olan yaşlılarını da hatırlattı bu süreç bize. Onları korumamızın ne kadar önemli olduğunu ve normal yaşamımızda toplu taşımalarda yer vermekten bile imtina ettiğimiz yaşlılarımızı korumak için günlerce evden çıkmamayı öğretti. Gün içinde annemiz veya babamız aradığında meşgule attığımız telefon aramaları şu an pek çoklarımız için hayati derecede önem kazandı. Dışarıda arkadaşlarla içilen kahveler, çok bunaldım bi’ çıkıp dolaşayım da havam değişsinler, komşu ziyaretleri, piknikler, kafana estiğinde çok özlediklerini gidip görmeler, onlara doyasıya sarılıp öpmeler ve daha pek çok ufak ama hayatımıza anlam katan detaylar, şu an yapamadığımız hatta diğerlerini korumak için yapmadığımız ama değerlerini iliklerimize kadar hissettiğimiz şeyler.

UÇAN ARABALARDAN CORONA GÜNLERİNDE EV HAPSİNE Süreç pek çoğumuz için sancılı ve sıkıntılı ama evinde kalamayanlar, sıkıntıdan bir şeyler yiyip kilo alıp ve bundan şikayet etme lüksü olmayan (burada iğneyi kendime batırıyorum), hastanede çalıştığı için evine bile gidemeyen, ailesini göremeyenler için çok daha fazla ıstıraplı. Bir anlamı olur mu bilmiyorum ama ben ve ailem, bizler evde kalabilelim diye dışarıda kalmak, çalışmak zorunda olan herkese çok içten teşekkür ediyorum.

Çok daha fazlasıyla mücadele etmek zorunda kalmayan ben ve benim gibi insanlar, bizler bu süreçte nasıl gelişir nasıl değişiriz? Bu acıyı, sıkıntıyı nasıl daha iyi bir şeye dönüştürebiliriz? Unutmamak lazım belki de tarih boyunca ilk defa evde kalarak hayat kurtarıyoruz. (Biraz abartmış olabilirim ama gerçeklik payı yok diyemeyiz.)

Öncelikle içinde bulunduğumuz durumu ve bu durumdan şikayet ederek kurtulamayacağımızı kabul etmeliyiz. Hayatımızda sürekli bir şeyler değişir ve bu değişimlere ne kadar çabuk ve kolay adapte olursak ilerleyiş bizim için o kadar rahat ve lehimize olur.

Peki bu ve buna benzer süreçlerde nasıl daha kolay uyum sağlarız? İçinde bulunduğumuz Corona süreci için konuşmak gerekirse öncelikle bunun geçici bir süreç olduğunu ve bir sonu olduğunu aklımızda bulundurmalıyız. Tamam ama bu ne işe yarar diye soracak olursanız ilk olarak kendimizi tamamen salmamıza, karamsarlığa ve ümitsizliğe kapılmamıza engel olmakta büyük önem taşır. İkinci olarak ise süreç sonrasında gelecek döneme zihnen hazır olmamız gerektiğini bir diğer değişim sürecinin de kapıda olduğunu bize hatırlatır. Önemli noktalardan birisi de geçici olduğunu bildiğimiz ama ne zaman geçeceğini tam olarak bilmediğimiz bu süreçte umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmamak olacaktır. Askıya aldığımız pek çok iş pek çok proje olduğu kesin, peki ama bu durum öncesinde yapmayı çok istediğimiz ama zamansızlıktan yapmaya fırsat bulamadığımız işlerimiz ve projelerimiz? Şu sıralar bunlar üzerine düşünüp bir plan hazırlamanın, harekete geçmenin tam zamanı! Gelecekte işe gittiğiniz o ilk gün hevesle ve istekle iş arkadaşlarınıza ve proje yöneticilerinize anlatacağınız, fikrinizi, çalışmalarınızı denemeye fırsat bulduğunuz o ilk günü hayal edin. Ya da her zaman yeğeniniz için örmek istediğiniz kazağı ördüğünüzü ve onu gördüğünüz ilk gün büyük bir heyecanla sizin ördüğünüz kazağı giydiğini düşünün. Kendinize göre bu örnekleri çoğaltabilirsiniz, kendi hayallerinizi, kendi planlarınızı dışarı rahatça çıkabildiğimiz o ilk güne göre hayal edebilir ve şimdi, bugün o gün için çalışmaya başlayabilirsiniz. İşte böylece bir amaç edinerek karamsarlıktan ve umutsuzluktan olabildiğince korunabiliriz.

Unutmayın biz uçan arabalara binecek nesil olacaktık ama evde kalarak hayat kurtarıyoruz! Bunu olabildiğince iyi değerlendirmeli, canımızı acıtan bu süreci en az hasarla atlatmak için önce kendimize sonra sevdiklerimize umut aşılamalı ve acılarımızı ve kayıplarımızı unutmadan ama dersler alarak yola devam etmeliyiz.

Psk. Elif Aksar

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments

Related posts