asla başarılı olmayacağım

Yalnız Kalma Kapasitesi

Söz konusu yalnızlığın sadece fiziksel bir durum olmadığını aksine daha çok kalabalıklar içerisindeyken hissedilen bir kavram olduğunu dile getirmiştik. Peki başlığımızda bahsettiğimiz “yalnız kalma kapasitesi” nedir?

Yalnızlık ve yalnızlık hissi üzerine geçen yazımızda bahsetmiştik. Söz konusu yalnızlığın sadece fiziksel bir durum olmadığını aksine daha çok kalabalıklar içerisindeyken hissedilen bir kavram olduğunu dile getirmiştik. Peki başlığımızda bahsettiğimiz “yalnız kalma kapasitesi” nedir?

Bu konu anlatılmak istendiğinde sıkça kullanılan bir sahne vardır. Pek çok terapist en başta bu kavramı oluşturan Winnicott bu görsel sayesinde durumu çok güzel izah eder. Anne ve çocuğun olduğu bir oda hayal edin ve bu odada anne ve çocuk kendi hallerinde olsunlar. Annenin gazete okuduğunu, çocuğun ise kendi kendine oyun oynadığını varsayalım. Bu sahnede herkes birbirine karşı ilgisiz görülmektedir. 1. senaryomuzda, annenin mutfağa gitmesi gerekir ve çocuk anneyi göz ucuyla takip edip oyun oynamaya devam eder. Çocuk odada yalnızdır ama herhangi bir huzursuzluk hissetmez çünkü annenin kısa bir süre sonra döneceğini bilir. Senaryomuzun bu ilk kısmı yalnız kalma kapasitesini ifade eder bunun anlamı ise anne ve çocuk arasında sağlıklı bir bağlanma gerçekleştiğidir.

Bu senaryomuzda annenin gelmesi beklenenden uzun sürerse zaman geçtikçe çocukta artan bir huzursuzluk oluşacak ve önce anneye seslenmeye ve sorasında da anneyi aramaya başlayacaktır. Annenin bulunamaması durumunda çocukta çökkünlük ve çaresizlik duyguları hakim olacaktır. Bu çocuğun birincil bakım vereninin kaybı anlamına geldiğinden en sağlam ve güvenli bağlanma dahi bunu telafi edemeyecektir. 2. senaryomuzda ise annenin mutfaktan bir şey alması gerekir ama bu sefer çocuk annedeki hareketlenmeyi fark ettiği anda oyunu bırakıp anneye yapışır. İşte bu durumda güvenli bir bağlanma hiç gerçekleşmemiş demektir. Çocuk annenin kısa süreli yokluğuna, yalnız kalmaya, tahammül geliştirmemiştir.

Siz kendinizle kaldığınız zamanlarda bu hisse dayanamadığınızı hissettiğinizde neler yapıyorsunuz?

Yalnız olmak çoğu zaman kötü olarak algılanır. Duygusal yalnızlık pek çoğumuz için tahammül etmesi zor, katlanılamaz bir durum olabilir. Artarda ne olduğunu bile fark etmeden izlediğiniz dizi maratonlarınızı, gerek olmadığı halde yaptığınız alışverişleri, içerideki boşluğu kapatmak için yediğiniz yemekleri düşünün. Bu tarz davranışlar çoğu kez tahammül edemediğimiz yalnızlığı gidermek için kullandığımız sağlıksız baş etme yöntemlerimiz olabilirler.

Dr. Winnicott kendi başına olma kapasitesinden bahseder. Kişinin çevresinde insanlar ve nesneler olmasına rağmen yalnız kalabilmesi ve bu yalnızlıktan rahatsız olmaması olarak tanımlar. Duygusal olgunluğun bir göstergesi olarak görülen bu kavram kişide geliştiğinde yalnızlık hissi bu kişi için yıkıcı ve zedeleyici olmaktan ziyade yaratıcı ve üretici bir sürece dönüşecektir. Öte yandan kendi başına olma kapasitesi gelişmeyen veya sınırlı olan bireylerde yalnızlık yıkıcı bir deneyim olacaktır ve kişi bu deneyimden kaçmak için yukarıda da bahsettiğimiz gibi çeşitli kaçış yolları bulmak için çaba sarf edecektir.

Yalnızlık kapasitesi gelişimi için 2 temel unsurdan söz edilir, bunlardan ilki kişinin kendi içindeki yıkıcı ve sıkıntılı öfkesiyle barışık olması diğeri ise öteki insanlardan ayrı kaldığında olayları veya yapılan şeyleri kaçırma korkusunun olmamasıdır.

Yazımızın başlarında verdiğimiz anne- çocuk örneğinden de anlaşılacağı üzere temelde kendi başına olma kapasitesi erken çocukluk dönemlerinde gelişir ve çocuğun birincil bakım vereninden belirli bir süre huzursuzluk duymadan ayrı kalması ile kendisini gösteren bir durumdur. Bakım veren, çocuğun yalnızlık ihtiyacına saygı duymuyor, yalnız bırakmaya korkuyor, müdahale etmeden ona eşlik edemiyorsa çocuk yalnız kalma kapasitesi edinemez ve yalnızlıktan korkan bir kişi haline gelebilir veya kendisini tamamıyla izole edip etrafına duvarlar örerek yalnızlığa gömülebilir.

Yalnızlık kapasitemizi geliştirmeye kendimizi tanımaya yönelik bazı sorularımıza yanıtlar arayarak başlayabiliriz. Bu soruların en başında mutlaka “Ben kimim?” sorusu olmalıdır.

Peki ya siz? Siz kendi başınıza kaldığınızda yalnızlığınızla nasıl baş ediyorsunuz?

Uzm. Kl. Psikolog Elif AKSAR

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments