Adım Adım Psikoloji Bilimi/Modern Bilimin Başlangıcı

2 Bölüm

Adım Adım Psikoloji Bilimi/Modern Bilimin Başlangıcı

Günümüzdeki sahip olduğumuz psikoloji alanındaki bilgilerin temelleri aslında çok öncelere dayanmaktadır. 17. yüzyılda bilim alanlarındaki araştırmaların kaynak noktaları dogmalar yani genel kabul görmüş fikirler ve otoritenin fikirleriydi. Bilim insanları; Aristo’nun çalışmalarına, diğer antik düşünürlere ve İncil’e başvurarak aradıkları sorularının cevaplarını bulmaya çalışıyorlardı. Fakat eldeki bilgiler ile aranılan soruların cevaplanmasında yetersiz kalınıyordu. Peki devamında neler gelişti de günümüz psikoloji bilgisine ulaştık?

  1. yüzyılın devamında doğanın gözlemlenmesi yoluyla doğru bilgiye ulaşabileceğini savunan deneycilik (empiricism) yeni bir bilgi gücü haline geldi. Geçmişteki kolayca elde edilen geleneksel bilgilere şüphe ile bakılmaya başlandı.

Rönesans’tan modern bilim çağına geçişi sembolize eden Descartes, saat benzeri makineler düşüncesini insan bedenine uyarladı. Bu saat benzeri makinelerin insan bedenine nasıl uyarlandığını yazının devamında ulaşacaksınız. Şimdi bilim alanında bu devrimi gerçekleştirmiş Rene Descartes’in hayatına bakalım…

Adım Adım Psikoloji Bilimi / Modern Bilimin Başlangıcı

Adım Adım Psikoloji Bilimi / Modern Bilimin Başlangıcı

Descartes 1596’da Fransa’da dünyaya geldi. Babası İngiltere Parlamentosu’nda meclis üyesiydi. Bu sebeple Descartes’e seyahatlerini ve çalışmalarını gerçekleştirebilecek maddi bir ödeneğe sahipti. Descartes dogmatik bilgilerin dışına çıkarak kanıt ve ispata yönelik bilgiye karşı güçlü bir istek duyuyordu. Fransa’da Eski Yunan ve Latin Edebiyatı, matematik, felsefe, fizik ile fizyoloji dersleri aldı.

Descartes orduda görevliyken ve aynı zamanda bilimsel düşüncelerini sürdürüyorken hayatını derinden etkileyecek rüyalar dizisi gördü. Kendi yorumuna göre avareliğinden ötürü azarlandı ve aklını tamimiyle saran “Hakikat Ruhu” tarafından ziyaret edildi. Derinden etkileyen bu olay, Descartes’i matematiğin tüm bilimlere uygulanabileceği fikrine yöneltti.

Giderek artan şöhreti ile İsveç Kraliçesi’ ne felsefe dersi vermek için İsveç’e gitti. Ve sonrasında aşırı soğuk havalara dayanamayan Descartes 1650 yılında zatürreden öldü.

Descartes’in Katkıları Neler Olmuştur?

Mekanik ve Ruh-Beden Problemi

Uzun yıllar boyunca bilim insanları ‘ruh ve beden’ birbirlerinden ayrı olup olmadığı sorusuna yanıt aradılar. Bu sorunun yanıtı günümüzde de aranmaktadır… Platon’dan bu yana bilim insanları düalizm görüşünü benimsemişlerdi. Peki, bahsedilen bu düalizm nedir?

Düalizm, ruh ve bedenin farklı doğalarının olduğunu savunan görüştür. Descartes de düalisttik görüşü kabul etmiştir. Fakat onu ayıran görüş, ilişkinin tek yönlü değil karşılıklı etkileşimle olduğunu savunmasıdır. Ruh ve beden iki ayrı varlıktır. Ruh bedeni etkileyebilir, beden de ruhu etkileyebilir.

Bedenin Doğası

Descartes; bedenin sindirim, dolaşım, hareket, duyum gibi fiziksel işlevlerinin tüm yönlerini tıpkı bir makineye benzetiyordu. Makine hareketlerinin irade dışı olması gibi bedenin hareketlerinin de irade dışı olduğunu savunmuş ve bu fikre refleks hareketleri demiştir. Refleks hareketleri hiçbir şekilde düşünsel bir süreç içermezler ve bu yanı ile mekanik olarak adlandırılır. Bu görüşten yola çıkarsak, insan bedeni bir makine olabilir miydi?

Bu düşünceler insan davranışının önceden tahmin edilebilir olduğu fikrine yönelik idi. Girdileri bildiğimiz takdirde mekanik beden beklenen şekilde hareket eder ve davranır. Yani insana ne verilirse bedeni de o verilen şeyin karşılığını verecekti. Tıpkı bir yazıcı gibi…

Ruh ve Beden Etkileşimi

Descartes’e göre ruh düşünebilir, algılayabilir ve isteyebilir. Bundan dolayı bedeni etkiler ve bedenden etkilenir. Mesela, ruh bir noktadan diğerine hareket etmeyi istediğinde, bu karar bedenin sinir ve kasları tarafından uygulanır. Aynı şekilde, beden bir ışık vs. tarafından uyarıldığında, ruh bu verileri tanır, yorumlar ve uygun tepkiye dönüştürür.

Descartes ruh-beden etkileşimi konusunda bir teori formüle etmişti. Ancak bu etkileşiminin araştırılması için fiziksel bir noktaya gereksinim duyuyordu. Descartes ruhu bölünmez, tek bir parça olarak tasarlamıştı. Bu yüzden ruhun bedenle etkileşime girdiği bir yer olduğunu ve bunun beynin bir yerlerinde konumlandığını düşünüyordu. Descartes bu etkileşim yerinin beyin epifizi olduğunu savunmuştur. Ruhun, bedenin bütün bölümleriyle birleştiğine ve tüm bedenin “ruhun merkezi” haline geldiği fikrini savunmuştur. Aslında ruh ve beden yolları kesişen bir kavşakta buluşmaktaydılar.

İdealar Öğretisi

Descartes’e göre ruh iki tür fikre yol açar. Bunlar türemiş ve doğuştan gelen fikirlerdir. Türemiş fikirler, bir ağacın görüntüsü veya bir zilin sesi gibi duyum deneyimi ürünleridir. Doğuştan gelen fikirler ise fikirlerin kaynağını gösterir. Bu fikirler bilincin, aklın dışında ve duyum deneyimlerinden bağımsız gerçekleşir. Bu fikirlerden bazıları tanrı, geometri, mükemmellik ve sonsuzdur.

Descartes’in bu saat benzeri makinelerin insan bedenine uyarlama çalışmaları daha sonra psikolojide önde gelen akımların düşüncelerinde katalizör görevi görmüştür. Pek çok ekollerle açıklanan psikoloji, felsefi bilgilerle beslenmeye devam etti.

Psk. Çiğdem Gezici

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments

Related posts