Şizofreni Nedir Ne Değildir? (1)

Şizofreni genellikle gençlik yıllarında başlayan, gidiş ve sonlanışı hastadan hastaya değişiklik gösteren, henüz etyolojisi tam olarak belirlenemeyen ve büyük ölçüde yeti yıkımına yol açan bir toplum sağlığı sorunudur. Kadın ve erkeklerde görülme yaygınlığının eşittir. Erkeklerde başlangıç yaşı kadınlara göre erkendir. Medeni durumun bekar olan ve sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerde şizofreni görülme sıklığını arttığı gösterilmektedir. İyileşme oranları % 10-60 arasında olmakla birlikte, bütün hastaların yaklaşık % 20-30’luk kesiminin normal yaşantısını sürdürebildiği tahmin edilmektedir. Türkiye’de şizofreninin yaşam boyu yaygınlığı 1000 kişide 8,9 olarak bulunmuştur. Erkeklerde en sık 15-25 yaşlarında, kadınlarda 25-35 yaş aralığında ortaya çıkmaktadır.

Semptomları nelerdir?

Pozitif ve negatif olmak üzere ikiye ayrılmakta. Pozitif belirtiler sağlıklı insanlarda görülmeyen genelde gerçeklik algısı bozulmadır. Sanırlar (ısrarla savunduğu yanlış inançlar) , halüsinasyonlar ( bir uyarıcı olmadan gerçekleşen duyusal deneyim), dağınık konuşma ve katatonidir (garip ve uygun olmayan bir durumda uzun süre kalması). Literatür tarandığında dinsel ve büyüklük sanrılarının erkeklerde, kıskançlık sanrılarının da kadınlarda daha sık olduğu belirlenmiştir. Negatif belirtiler ise bireyin normal bir şekilde işlevini sürdürme yeteneğinin azalması veya bütünüyle bulunmaması durumudur. Örneğin, birey kişisel hijyeni bütünüyle ihmal edebilir veya göz teması kurmayarak, yüz ifadesini değiştirmeyerek ya da monoton bir şekilde konuşarak duygusuz bir hal alabilir. Bütün bunlara ek olarak birey günlük hayatın gerektirdiği aktivitelere dahi ilgisini kaybedebilir, sosyal olarak kendisini uzaklaştırabilir veya haz alma bütünüyle yeteneğinden yoksun kalabilir.

Sol taraftaki görüntülemede sağlıklı kişinin beyninde metabolizma hızının dağılımını görüyorsunuz, eşit ve uyumlu. Sağda şizofren bir kişinin beyninde oksijen ve glikoz tüketiminin nasıl uygunsuz olduğu görülmekte. Koyu kırmızı olarak görüntülenen beyin bölgesi yoğun aktivite gösteriyor. Bu bölge hayal kurma ile ilgili ve beyin bütünlüğünden kopuk çalışıyor. Son Nöro görüntüleme teknikler şizofren kişinin dünyadan kopuk yaşantısının beyinsel karşılığı olarak çarpıcı bilgiler veriyor.

Tarihte Şizofreni

M.Ö. 1400 yıllarından kalmış olan Hint Veda yazılı metinlerinde, bugün ağır bir gidiş gösteren şizofreni hastalarında karşılaştığımız çıplak dolaşan, kendine bakımı ileri derecede azalmış, yaşamlarını boş bir biçimde sürdüren ya da dinle aşırı şekilde meşgul olan, kendisini Tanrı ya da Peygamber zanneden, zehirleneceğinden korkan kişilerden söz edilmişti. 18. yüzyıla kadar bu hastalar şeytani varlıklar ve tanırının gazabına uğramış kişiler olarak değerlendirilmiştir. Onlar toplum dışına itilmiş, hatta işkence ve ölüm cezalarına bile çarptırılmışlardı. Hatta hastanelerde zincire bağlı bir şekilde bir odada tutulmuştur akıl hastaları. Halk ise eğlencesine izlemek için bilet alıp ilerlemeye gidermiş. Ancak Philippe Pinel içlerinde şizofrenlerin de bulunduğu akıl hastalarını zincirlerinden kurtarmıştır. İlk kez akıl hastalıklarını insan dışı muameleden kurtaran olmuştur.

Peki günümüz dünyasında durum nasıl? Olumsuz ön yargılardan nasibini alan hastalıkların başında psikiyatrik bozukluklar gelmektedir maalesef. Halk arasında çokça duyduğumuz “deli” kelimesi mesela.  Çocuklarını büyüten annelerin “bak deli seni alır götürür, o deliden uzak dur, o adam bir deli…” bunları duymuşsunuzdur mutlaka. Peki deli kelimesi bir stigma olduğunnu söylesem ne düşünürsünüz? Bir sonraki yazımda “Şizforeni nedir ne değildir?” e ek olarak önyargılar ve mitlerin yer aldığı yazımla devam edeceğiz. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere.

Psikolog Süreyya ÇALIK

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments

Related posts