Düşük Özgüvenin Düşüncelerimizdeki Yansıması

Yeni bir şey denemeye kalkışırken veya bir hobi edinmek isterken muhtemelen olumsuz düşüncelerimiz bizi onu yapmaktan alıkoyuyor olabilir. Bu tür düşüncelerin “hiçbir şeyde iyi değilim” düşüncesi gibi yalnızca bir düşünceden ibaret olduğunu anlayabilmemiz önemlidir. Hayatın mutlak gerçeklerini ifade etmezler ve bu düşünceleri eyleme dökmeden gerçek olup olmadıklarını hiçbir zaman bilemeyiz. Dışarıda birileri cesaret ederek istedikleri hayatı yaşamak için çabaladıkları ve başarılı olduklarında onlarla kendimizi kıyaslarken aslında “Ben her şeyi yaptım mı? Tüm gücümle bu iş için savaştım mı?” sorusunu kendimize sormakta fayda var. Çünkü birileri “güzel” hayatlar yaşarken bunun bedelini farklı yollarla, yani; cesaret göstererek, zaman harcayarak, uykusuz, ailelerinden ayrı kalarak sınırlarını zorlayarak ödemiş olabilirler. Buna ek olarak araştırmalarda yaşam hakkında olumlu tutum ve düşünceye sahip olan insanlar daha yüksek yaşam kalitesinin yanında daha yüksek fiziksel ve zihinsel esenliğe sahip oldukları görülmüştür.

Düşük Özgüvenin Düşüncelerimizdeki Yansıması

Hayatımızda zaman zaman bazı dönemlerde bir şekilde “Hiçbir şeyde iyi değilim”, “yeterince beceriye sahip değilim”, “başaramıyorum” şeklinde düşüncelerle boğuşuruz. Bu düşünceler üniversite bitiminde ne yapacağına karar verirken, hangi kariyeri sürdürmek istediğimizi belirlerken veya yaşam amacımızın ne olduğunu sorgularken bizi yoklayan düşünceler olabilmektedir. Kariyer yolumuzu inşa ederken yaşadığımız hayatı sorguladığımız evrede bazen gerçekten olmak istediğimiz yerin bulunduğumuz nokta olup olmadığını bilmediğimizi fark edebiliriz. Bazı yaşıtlarımız görece “daha güzel”, “daha rahat”, “benim istediğim hayat” olarak etiketlediğimiz yaşantılara sahip olabilmekte ve bunu görmek zaman zaman bizdeki değersizlik duygusunu yaşamamıza sebep olabilir. Sosyal medya, televizyon ve haberlere baktığımızda tüm bu başarılı, bizden daha iyi olduğunu düşündüğümüz kişiler aslında kendine güvenen ve hayattaki amacını bulmuş insanlar olabilirler. Kimimiz bu düşünceden kolaylıkla kurtulup hayatına devam edebilirken, kimileri buna saplanıp kalmaktadır. Fakat görülen o ki bu düşünceye saplanıp kalmak daha yaygın görülen bir durumdur. Aslına bakarsanız herkes bir konuda bir şekilde iyidir fakat onu görmemizi engelleyen şey kendimize söylediğimiz olumsuz düşünceler ve düşük özgüvendir. Yani aslında hepimiz kendi sınırlarımızı kendimiz koyarak kendimizi engelleme veya harekete geçirebilme kapasitesine sahibiz. Aslında doğuştan getirilen ve çevremizden öğrendiklerimiz bizi şekillendirse de sahip olduğumuz kaynakları kendimiz fark ederek güçlü ve zayıf yanlarımızı belirleyebilme kapasitesiyle donatılmış varlıklarız biz.

Yeni bir şey denemeye kalkışırken veya bir hobi edinmek isterken muhtemelen olumsuz düşüncelerimiz bizi onu yapmaktan alıkoyuyor olabilir. Bu tür düşüncelerin “hiçbir şeyde iyi değilim” düşüncesi gibi yalnızca bir düşünceden ibaret olduğunu anlayabilmemiz önemlidir. Hayatın mutlak gerçeklerini ifade etmezler ve bu düşünceleri eyleme dökmeden gerçek olup olmadıklarını hiçbir zaman bilemeyiz. Dışarıda birileri cesaret ederek istedikleri hayatı yaşamak için çabaladıkları ve başarılı olduklarında onlarla kendimizi kıyaslarken aslında “Ben her şeyi yaptım mı? Tüm gücümle bu iş için savaştım mı?” sorusunu kendimize sormakta fayda var. Çünkü birileri “güzel” hayatlar yaşarken bunun bedelini farklı yollarla, yani; cesaret göstererek, zaman harcayarak, uykusuz, ailelerinden ayrı kalarak sınırlarını zorlayarak ödemiş olabilirler. Buna ek olarak araştırmalarda yaşam hakkında olumlu tutum ve düşünceye sahip olan insanlar daha yüksek yaşam kalitesinin yanında daha yüksek fiziksel ve zihinsel esenliğe sahip oldukları görülmüştür.

Bu olumsuz düşüncelerin önüne geçebilmek için yapılabilecek şeylerden bir tanesi öncelikle sosyal medya gibi aldatıcı ortamlara ara vermek olabilir. Sosyal medyada her şeyin “filtreli” olduğu, herkesin hayatlarının yalnızca bir bölümünü paylaştığı ve herkesin çok başarılı ve yetenekli “gibi” olduğu unutulmamalıdır. Sosyal medyaya ara vermek bize dayatılan diğerleriyle karşılaştırma algısının üstesinden gelmeyi sağlayabilir. Buna ek olarak hiçbir şeyde iyi olmadığını düşünen insanlar genellikle iyi oldukları şeylere işaret edildiğinde bunu reddetme düşüncesine girerek diğer insanlara inanmazlar. Bu iltifatları kabul eder ve ne dereceye kadar size uyduğunu düşünürseniz, başkalarının sizi algılama biçimini ve kendi kendinizi algılama şeklinizin değiştiğini deneyimleyebilirsiniz. Özetle siz hayatınızı değiştirmek için bir eylemde bulunmazsanız kimse sizin için bunu yapmayacaktır. Değişimi kendimizde başlatmak atılacak ilk adımdır.

Psikolog Zeynep Sürücü

 

 

Düşük Özgüvenin Düşüncelerimizdeki Yansıması,sosyal medya,hayat,yaşam,düşünce,algı

Facebook
Twitter
LinkedIn
Telegram
Comments

Related posts